BENİM KÖYÜM
Benim köyüm Sorgun'un Dişli köyü, yıllar öncesinde şırıl, şırıl akan çeşmeleri, derelerden akan suları, bağları, bahçeleri, deniz dalgası gibi dalgalanır ekin başakları, köy ortasında yunahlığı, seten taşı , sohu taşı.
Küçüktüm hatırlarım köy odalarını, saydım tam otuz altı, hepsinin cemaati de farklı, sohbetleri tatlı, saygı, sevgi muhabbetleri baldan tatlı.
Odanın oturma düzeni var, herkes yerini bilir ona göre oturur, bir atasözümüz " kalkacağım yere oturma" der köy halkı bu kurala çok hassasiyet gösterir oturacağı yeri bilir.
Ocak başı köy imamının veya alim saygın birinindir, sonra gaziler, oturur, onların güzel sohbetlerini dinleyen köy halkı, boş konuşmazlar, inanın ilim kokardı sohbetleri, daha olmadı ilmihal okurlar, destanlar okurlar, tarih anlatırlardı.
Odalar misafirsiz olmazdı, başköşeyi verirlerdi, kimlik sorgulanmazdı, zengin, fakir ayrımı yapılmazdı.
Köyde Resul ağa var odası cemaati hiç eksik olmaz, sofrası açık hanedan bir ağa, kapısı herkese açık, kapısında yaz, kış azapları olan biridir.
Bir kış günü azaplara buğday ambarını temizletir, ambarlar boştur, odaya otururlar, komşu köyden hayvanlarla iki kişi gelir, selam verip otururlar, misafir geldi yemek hazırlanır, misafirlerin hallerinden belli oluyor bir müşkülleri var, ağa sorar;
- sizin bir mülkününüz var çekinmeyin
- şeyyy ağa biz sizden buğday istemeye geldik.
- hay hay başım üstüne .... azaplara yavrum bu komşuların çuvallarını doldurun.
Azaplar şaşkındır biraz önce temizlediler ambarlar boş.
Ağaya diyemezler " ağam ambar boş" diye, aşağı ambara inerler, ne görsünler ambar buğday dolu taşıyor, iki azap bir birine bakarak doldururlar, misafirleri gönderirler.
Azaplar durumu ağaya anlatırlar ağadaki olgunluğa, tevazua bakın.
- yavrum misafir on kısmet ile gelir, birini yer dokuzu bize kalır.
- ağam ambar boştu
- yavrum Rabbim onların rızkını oraya doldurdu, biz vesile olduk.
Böyle bir köyüm ve böyle ağalarımız vardı.
|